
Uzun Hüseyin Abi
Herkes öyle çağırırdı Hüseyin Abi'yi.Boyu 2 metreyi geçiyordu.Adı bir konuşmada geçecek olsun hemen "Hee bizim Uzun Hüseyin mi?" denirdi hemen.İşin komiği hiç kimse uzun boyundan başka ne gibi bir özelliği olduğunu,nasıl bir hayat sürdüğünü bilmezdi.Genelde kahvehanede tek başına takılır, bir paket Tekel 2000'i köşesinde bitirir,dışarıya uzun uzun bakıp sonra kalkar giderdi.Genelde kahveye girenler "Uzun, naber?" diyerek selamını verir o da başıyla selamı onaylardı.Zar zor ağzından kelimeler çıkardı.Kendisi mi öyle ister, yoksa kimse onunla konuşmak istemez orasını bilmiyorum.Kılık kıyafeti ise gayet düzgündü yani dışarıda yatıp kalkan tiplere de benzemiyordu.
Bir gün memurluk yaptığım kurumdan çıkıp yolumun üstünde olan kahveye yorgunluk çayımı içmek için uğradım.Uzun Hüseyin Abi yine köşede oturmuş, kemikleri tek tek belli olan titrek eliyle sigarasından son nefesini almaktaydı.Dayanamadım yanına yanaştım:
-Selam Hüseyin Abi.
-Selam evlat.
-Abi sana niye herkes "Uzun" diyor.
Gülümsedi,beni şöyle bir süzdü:
-Sana niye demiyorlar?
Boyum orta karar bir şeydi:
-Onu demek istemedim.Yani uzun olmandan başka mahallede kimse senin hakkında bir şey bilmiyor.Başka hiç bir özelliğin yok mu veya yaptığın birşey?
-Estergon Kalesini fetheden komutan değilim ne yazık ki.
-Yani ne bileyim abi evli misin,ne iş yaparsın kimse bilmiyor.Varsa yoksa boyunun uzunluğu.Hiç mi rahatsız etmiyor seni?
-Hayır,halimden memnunum.
Artık o can alıcı soruyu sormalıydım:
-Peki abi ya boyun uzun olmasaydı,o zaman ne yapacaktın?
Birden suratı düştü.Hiç bir şey demeden uzakta bir noktaya bakmaya başladı.Konuşmanın burada bittiğini anlayıp kalkıp kahveden ayrıldım.
Sonra bir hafta kadar kahveye uğramadım.Daha sonra uğradığımda, Hüseyin Abi'nin yerinde oturmadığını farkettim.Sordum soruşturdum 4 gün önce ölmüş olduğunu öğrendim.Bizim mahallenin mezarlığına gömülmüş, hemen kalkıp mezarlığa gittim.
Uzun bir mezar taşı kondurulmuştu kabrinin önüne.Bu sayede 55 yaşında olduğunu da öğrenmiş oldum.Fatiha okurken mezarlığın bekçisi yanıma geldi:
-Mahalleli kendisi gibi uzun bir mezar taşı yaptırdı Hüseyin'e.Tabut bulmakta da zorlanmışlar duyduğuma göre dedi gülümseyerek.
Ben de gülümsedim.
Öldükten sonra hatırlanacak bir meziyete sahip olmanın mutluluğuyla gitmişti belki de öteki diyara Hüseyin Abi.Sonra kendimi düşündüm.Sabah 9 Akşam 4 memurluk yapan,sadece kendisinin okuduğu hikayeler yazan Vasfi olarak hatırlanacak mıydım acaba?
Kahvenin köşesinde Tekel 2000'den bir nefes alıp "Keşke uzun boylu olsaydım be!" dedim kendi kendime."Evet" dedi arkadaşım "Kızlar uzun boylulardan hoşlanıyorlarmış"
Gülümsedim...Bir nefes de Uzun Hüseyin için çektim...

Komiklik ciddi bir iştir sevgili okuyucular her kes yapamaz bunu.Zorlama komiklik ise ne yazık ki hiçbir yere varmamaya mahkumdur. Mesela siyasi komiklik dersek, bunu doğru düzgün yapanlar var onlara sözüm yok.Ama bu ülke bir Olacak O Kadar sürecinden de geçmiştir.Yıllardır aynı tarz komiklikere yıllardır aynı tarz bir gülüşle gülmüşüzdür.Mesela:
Ben Nuri olarak en çok neye gülerim biliyor musunuz.Mesela birisi bir fıkra anlattı.Ama kimse ya anlayamadı (ki genelde böyle olur) ya da beğenmedi.Ama gülmek de zorunda.Adam fıkra anlatmış gülmezsek ayıp olacak.İşte o fıkranın bitiminden sonra “acaba gülsem mi, gülmesem ayıp olur” düşüncesini yaşayan insanların yüzündeki ifadedir.Fıkrayı anlatan da karşıdakileri iyice bir süzer gülenin olup olmadığına bakar.Eğer gülen olmazsa Waterloo seferinden dönen Napolyon gibi kötü hissedecektir kendini.Bütün hayat enerjisi alınır o zaman ve bütün özgüveni de sıfırlanmış olur.Neymiş efendim anlattığı fıkraya yaptığı espriye gülünmemiş.
(Üfff iyreençti bi daha fıkra anlatma bence!) tabiri boşa kullanılmış değil sevgili okuyucular.Bu tarz lafları edenler her zaman kendilerini en komik sandıkları için başkası ne anlatırsa anlatsın bu hava içindedirler.Peki bunu diyen tıynetsiz adama “Evet iğrencim değil mi hahaha!” diyerek kötü espri yaptığı için kendisinin göklere çıkarılmasını uman adamlara ne demeli sizce.Ben bir şey diyemiyeceğim sevgili okurlar.Terbiyemden ödün vermek istemiyorum
Mesela bizde düşene de gülünür: