10 Eylül 2008 Çarşamba

BAŞLIĞI YAZININ İÇİNDE GİZLİ






Ortaokul hazırlık sınıfındayım Türkçe dersler alıyoruz (Zaten Türkçe,İngilizce,Resim,Müzik ve de Beden dersleri alıyorduk.İngilizceci gelmedi mi bütün dersler boş geçerdi.Değerini bilemedik o günlerin aah ahh…).İşte iki üç hafta geçmiş hazırlıkta.Bir yazı okuduk Türkçe kitabında ondan sonra da altında sorular olurdu ya onları cevaplayacağız.Sorunun biri şuydu : Yazının başlığı neden “Yüreğimizdeki Gökkuşağı”dır?Şimdi buna verilecek en mantıklı cevap ‘yazan adam öyle istediği için’ olacaktır.Ama bizden o isteniyor mu tabi ki “Hayır” .Ne dememiz gerekiyor? Yok efendim Yazarın içindeki çocuk ölmemiş” de “Yazar çok renkli bir kişiliğe sahipmiş” de “Yazar insanları, doğayı, kuşları, böcekleri, dalda duran kelebekleri,yerde sürünen köstebekleri çok severmiş” falanmış filanmış.İşte bize böyle zorlama bazı yorumlar yaptırıldı.Elalemin yazarını sanki çok süper bir insanmış gibi övdük.Çünkü gidip kendisine soramazdık niye böyle bir başlık attığını.Gidip kendisine sorsak belki: “Yaa gençler, yazıyı yazdım başlığı düşünüyorum ne yazsam diye, birden dışarıya baktım gökkuşağını gördüm öyle birden çıkıverdi işte” falan diyecekti.
İşte eğitim sistemimiz bu!İnsanlara olduğundan daha fazla değer yüklememizi öğretiyorlar.Kitapları yazanların fikirlerini düşünmeden tartmadan öğrenciye empoze etmeye çalışıyorlar.Böylece fikir üretmeyen, olaylar karşısında tavrını koyamayan, üretemeyen,düşünemeyen bir gençlik yetişiyor!
Demek çok isterdim sevgili okur! Ama bu benim maalesef fıtratıma ters bir durum.Benim fıtratım ne mi?(fıtrat ne yav??) “Ya abi yapıyorlarsa vardır bir sebebi, herkes farklı bir şey düşünse o zaman nasıl bir gerçeklik ortasında buluşacak o kadar öğrenci” gibi olur.Aslında bu benim düşünüp buraya yazacağım şeydir.Eğer olur ya biri gelip bana bu konu hakkındaki yorumumu sorsa: “Ya bilmiyorum valla bana ne.Ne yaparlarsa yapsınlar” olur.
“Kendini niye bu kadar ezikliyorsun (eziklemek ne yav??) kardeşim?” demeyin lütfen.Ben de her yazar gibi sevilmek istiyorum suç mu?Ben süpersonik bir insanım her şey hakkında acayip radikal ve de kimi zaman geçerli olan fikirlere sahibim ve bunları çok rahat bir biçimce açıklamakta hiçbir çekince görmüyorum desem burayı okuyan okuyucu bana karşı sempati besler mi.Dese dese “Ne kadar ukala bir adammış.Hıh!!” der.Ama kendimi yerin dibine sokan ne kadar da aciz bir adam olduğumu gösteren yazılar yazınca.Ya içten içe “Aynı ben ya!” der.Ama “içten içe” altını çizmek lazım(Ki çizdim zaten).Ya da “Oh ne kadar da “şey” (neyyy?) birisiymiş.Allah’ıma bin şükür ki ben bunun gibi değilim.” der.Ben de “itilmiş”, “hayatın bir yere savurduğu” “mazlum” “aşktan yana dertli” yazarlardan olmak istiyorum işte.Çok şey mi istiyorum.
Aslında düşündüklerini diline dökememek konusu kafa yoruyorum çoğu zaman.Sonra da “Niye bu kadar kafa yoruyorum ki lan açayım “Var mısın yok musun” u beynimi yormayayım diyorum(bknz: buradaki eski bir yazım.Hatta daha açık bakınız “Bora Öztoprak klibinin altındaki yazı).Sonra da dil yerine kağıda dökeyim diyorum.Söz uçar yazı kalır diye kendimi avutuyorum.Çünkü ben hayatın sillesini yemiş,ne yöne gideceği belli olmayan sonbaharda dökülen yapraklar gibi savrulan, gariban,sevgi yüzü “töbe” görmemiş, bütün sevgilileri tarafından feci bir biçimde aldatılmış, yerin dibine sokulmuş sevgi pıtırcığı bir insanım.Ne yapayım fıtratım böyle!
Yazıyı güzelce okudunuz ve içindeki gizli başlığı bulamadınız diye üzülmeyin.Çünkü öyle bir şey yok.Hayatta en sevmediğim şey önyargıdır.Başlığı okuyup bir beklentiye girersiniz sonra bu beklentiniz gerçekleşmezse ne yazık ki suçu kendinizde değil yazıyı yazandan bulursunuz.O yüzden hiçbir şeyin kabını görüp ona önyargı ile yaklaşmamanızı tavsiye ederim.Elmanın vitamini kabuğunda olabilir ama tatlı yeri kabuğunun altında kısımdır.İşte bir şeye yaklaşırken içinin içeriğinin ne olduğunu bilmeden yorum yapmayın.Ama illa ki bir başlık istiyorsanız başlık şey olsun hmmm….Heh buldum:
BEYNİMDEKİ BULUT

Hiç yorum yok: