Bölüm 2
Sezgin Biti
Tuğçe’den ayrılışımın üzerinden 2 gün geçmişti.Evde oturmuş PS: I Love You adlı filmi izliyordum.Normalde “Ne lan bu.Saçma sapan aşk meşk.Duygu sömürüsü yapıyolar resmen” diye izleyeceğim film bana çok dokunmuştu.Her sahnesinde ayrı bir hüzünleniyor göz pınarlarıma dolan yaşların gözyaşı olup akmasına engel olamıyordum.Belli ki bu ayrılık bana çok koymuştu.Hande’nin de dediği gibi Tuğçe son sözü söylemiş ve koymuştu.Keşke o zaman ayaklarına kapansaydım da ayrılmasaydık.Tuğçe herkesten farklıydı işte, sonradan düşündüğüm her şey ne kadar da yanlıştı.Ve ben onu yeniden kazanmalıydım.Bunun için de her şeyi yapmalıydım.Ama sorun da burada başlıyordu işte.Ne yapabilirdim ki.Çiçek falan mı yolsaydım acaba.Bu da çok basit kaçardı.Çok farklı ve çılgın bir şey yapmalıydım ki tekrar onu geri kazanayım.Burada bana yardımcı olacak tek kişi vardı o da Sezgindi.Sezgin Tuğçe’nin kankasıydı.Ben onunla tanışmadan önce de çok sıkı fıkı arkadaşlardı.Mecburen ben de Sezgin’le arkadaş olmuştum.Normal hayatta yüzüne bakmayacağım Sezgin’in benim hiçbir zaman görmediğim meziyetlerini dinlemekten bıkmıştım.Benim gözümde sadece kızlara yavşayan bir yalaka olan Sezgin madem öyle üstün bir insandı da neden kızlar onu tercih etmezdi bir türlü anlayamıyordum.Ama heyhat gel gör ki kendisine bir işim düşmüştü ve yapacak bir şey yoktu.Hemen Sezgin’i arayacaktım ve Tuğçe’yi ne şaşırtır ve mutlu eder onu öğrenecektim.
Telefonu o her zamanki mutlu mesut ses tonuyla açmasını beklerken gayet soğuk bir şekilde konuşuyordu:
Efendim
Ya Sezgin naber ben Tuğçe’den ayrıldım da
Biliyorum eee ben ne yapayım
Sana şey sorcam sen bilirsin.Tuğçeyi mutlu edecek şaşırtcak bir hediye alcam ne olabilir acaba?
Ne bileyim ben.Tuğçe çok mutsuz şu anda.Toparlanmak için Zeytinbağına gitti ailesiyle.Bence artık uğraşma.Bu ilişki kurtulmaz artık.
Sen nereden biliyosun lan kurtulup kurtulmuyacağını?
Tuğçe’yle dertleştik biz çok üzmüşsün kızı.Toparlanmaya ihtiyacı var.Bırak artık peşini.Arama demiş işte.Daha neyi zorluyorsun ki?
Sana ne lan düdük sen kendi işine baksana
Tuğçe benim en yakın arkadaşım.Onu üzersen karşında beni bulursun söyliyeyim.
Sülalen gelse kaç yazar lan?
Deyip telefonu kapattım.Zaten Tuğçeyle var olan bu ilişki Tuğçesiz biteceği kesindi.Fazla üzerinde durulacak bir olay değildi.Ama ben ne olursa olsun hatta Sezgin bitine rağmen Tuğçe ile barışacaktım, buna kimse karışamazdı.
Demek Zeytinbağı’na gitmişti.Bu yerin adını 2 ay boyunca 200 defa duymuştum.Eski adı Tirilye olan bu belde eski bir rum köyüydü.Mudanya’dan 7 km uzaklıkta deniz kenarında şirin bir yerdi.Oradaki tanımadığım arkadaşlarını oradaki evini oradaki hayatı o kadar çok anlatmıştı ki oraya gitsem hiçbir yabancılık hissedeceğimi düşünmüyordum.
Bu arada da bana bir çılgınlık yapma fırsatı doğmuş,Zeytinbağına gidip Tuğçe’nin kapısına dayanıp onu ne kadar çok sevdiğimi haykıracaktım.Buna hiçbir kızın hayır diyebileceğini düşünmüyordum.
O halde beklesindi beni Trilye!!!
Demek ne kadar da kolay değil mi sevgili okur.Sanki biz Nothingam Arşidükünün biricik oğluyduk da ne istersek yapabiliyorduk, nereye istersek gidebiliyorduk.Bizde bir ana kuzusuyduk ve babamızdan aldığımız harçlıkla hayatımızı idame ettiren bir bireydik.O halde bu çılgın fikri hafif yalanlarla süsleyerek önce annemize çıtlatacak, sonra onun da babamıza biraz daha süsleyerek iletmesini isteyecektik ve merak içinde babamızın cevabını bekleyecektik.