Terkedildim…
Ne kadar kolay söylenecek bir söz gibi geliyor ama kazın ayağı öyle değil işte.Tam 2 yıl gibi uzun bir süre beraber olduğum sevdiceğimin bir gün gelip: “İlişkimiz tıkandı,artık yürümüyor,çok denedim ama olmadı vs vs…” gibi laflar edip 2 gün sonra pis sakallı, yakası böğrü açık gömlek giyen, ve ayağından parmak arası terliği eksik etmeyen bir herifle beraber olduğunu görünce bunun ne kadar da zor söylenecek bir kelime olduğunu anlarsınız.
Artık yapacak hiçbir şeyimin olmadığını düşünüp her akşam üstü deniz kenarında bir banka oturup gelip geçen çiftlere içimden okkalı bir küfür savurur oldum.Sonra o da kesmedi kız arkadaşlarımın telefonlarını özelden arayıp kendisinden çok hoşlandığımı çıkmak istediğimi filan söyleyip yüzüne kapattığım oldu.Bir iki kızın sesimi çıkarıp beni erkek arkadaşlarına dövdürmesi de ayrı bir konu tabii…
Ama ne yaparsam yapayım terk edilmişliğin o pis acısını içimden atamıyordum.Ta ki İhtiyar balıkçı Yunus Abi’yle tanışana kadar.
Yine bir gün bankta oturup denize matem dolu gözlerle bakarken bir gölge yanıma yaklaştı.Gölgenin sahibi 60-65 yaş aralığında bir balıkçıydı.Herhalde benim saatler boyunca denize boş boş bakışımının nedenini sormak için buraya geldiğini düşündüm.Oysa o:
-Balık lazım mı yiğenim?
Diyerek benim bütün beklentilerimi boşuna çıkarmıştı.Bense gözyaşlarımın sebebini açacak bir dost, sığınacak bir balıkçı kasabası arıyordum.Gözlerim yarı dolu o ihtiyar amcaya:
-Ne balığı amca ya zaten terk edildim.
Deyiverdim.Artık göz yaşlarımı tutamıyordum.Amca yanıma oturdu elini omzuma atıp:
-Boş ver lan yenisini bulursun.Dünyada başka kız mı yok dedi
-Benim için bir tek o vardı amca.Onu geri elde edebilmek için her şeyi yaparım dedim.
-Belli ki çok dertlisin yiğenim.Gel seninle iki tek atıp dertleşelim
Diyerek beni içi küf kokan her tarafta yırtık pırtık gazete parçaları ve ağlar olan küçük kulübesine davet etti.Tutmuş olduğu balıkları kızartırken:
-Eee anlat bakalım kız güzel miydi bari? Dedi.
-Şimdi Nicole Kidman’ın esmer olduğunu düşün, biraz daha kısa ama gözler yeşil.Yan profilden de Beyonce’ye benziyor.Diyerek sevdiceğimi anlattım.O ise:
-Boş ver evlat dünya ayna çal çal oyna!diyerek acımı bir nebze olsun hafifletmeye çalışıyordu.
Yunus Abi ile tanışmamız böyle oldu.Bütün gün ona sevdiceğimden bahsettim, balıkçı ise “Dünya delikanlı olsa yuvarlak olmazdı” tarzı özlü sözlerini sıraladı.
Artık Yunus Abi’yle çok samimi ahbap olmuştuk.Onun yanındayken terk edilmenin acısını bir nebze de olsa unutuyordum.Her gittiğimde de tutmuş olduğu balıklardan kızartıyor sonra da başlıyorduk koyu bir muhabbete.Ben Galatasaraylı Yunus Abi de Fenerli olduğu için konuşmalarımızın %90 ‘ı takımlar üzerinde atışmalar şeklinde oluyordu.
Yine bir gün efkarım başımda duman bir şekilde o küçük kulübeye gittim.Yunus Abi beni karşıladı:
-Eee evlat ne oldu barıştın mı kızla? diye sordu
-Yok abi dedim ama tekrar benim olacak başka çıkar yolu yok diyerek de ekledim.
-Birisini seviyorsan sal geri geliyorsa senindir,gelmiyorsa zaten senin olmamıştır dedi.
-Gelecek abi gelecek köpek gibi gelecek
-Ne demiş Ahmet Ümit “Aşk Köpekliktir” yani dediğin doğru kapıya çıkıyor bir yerde.
-Evet abi.
-Hem sevgi suya düşmüş bir damla gibidir.Etrafına dağılır ve herkesi içine alır.Kimseyi ayırt etmez
-Doğrusun abi.
-Peki paylaştıkça çoğalan şey nedir?
-Nedir abi?
-Sevgidir evlat sevgi.
Diye uzayan bir konuşmanın içinde buldum kendimi.Taze tutulmuş balıkları mideye indirip yine rahatlamış bir şekilde evin yolunu tuttum.
Yunus Abi’ye tam iki aydır gidip geliyordum. Kendisindeki değişime de şahit oluyordum.Artık karşımda daha olgun birisi vardı ve hep beni motive edici kelimeler sarfediyordu .İçeri girdiğimde sorduğu ilk soru sevdiceğimle barışıp barışmadığım olurdu.Barışmadığımı söylediğimde yüzü asılırdı hemen.Belli ki o da benim gibi üzülmekteydi bu duruma.
İkinci ayın sonunda yine bir akşam üstü İhtiyar Balıkçı’nın evinin yolunu tuttum.Kapıyı vurup içeri girdim.İlk defa Yunus Abi beni ayakta karşılamamıştı.Yatağında uzanmış gazete okuyordu.
-Sen mi geldin lan? Diyerek beni içeriye buyur etti.Ya bi şey sorcam benden hiç birisine bahsettin mi? Diye sordu.
-Yok Abi işin büyüsü bozulmasın diye sadece ikimizin arasında kalsın istedim bu dostluk dedim.
Gazeteyi yatağın başına fırlatıp doğruldu.
-Hani bir arkadaşın da gelse muhabbete katılsa iyi olmaz mı.Biz burada iki sapız ortamı şenlendircek bir kız arkadaşını buraya getirsen güzel olmaz mı.dedi sırıtık bir ifadeyle.
-Kusura bakma abi ama buraya çağıracak kadar samimi bir kız arkadaşım yok.
O sırıtık ifade birden kaybolmuş.Kaşlar çatılmıştı.
-Kızla da barışmadın di mi lan?
-Yok be abi onlar evleniyormuş herhalde.Evlilik kutsaldır artık dünya ahret bacım olur kendisi.
Yatakta oturan o 60-65 yaşlarında ihtiyar adam birden ayağa fırladı:
-E be yavşak!E be şerefsiz!Ne diyeyim ben sana şimdi!Kız arkadaşınla barıştırayım sonra sen kız arkadaşını benimle tanıştır,sonra o da beni kendi bir arkadaşıyla tanıştırır da iş olur diye bekledim olmadı!Her gün Şok Gazetesi okuyan ben gittim kitap alıp okumaya başladım.Sonra baktım sen malsın, senden bir halt olmaz bari bunun normal kız arkadaşları falan vardır belki onları getirir de buradan iş çıkar diye suyuna gidip durdum.Her gün gelip balıkları mideye indirip gittin.Şerefsiz!!Bir yardımım dokunsun şu adama demedin.Çık git lan evimden haram zıkkım olsun yedirdiğim balıklar!!!
diyerek enseme bir tokat patlatıp beni o küf kokulu kulübesinden def etti.
Şaşırmıştım…
Ama yapacak bir şey yoktu.İhtiyar balıkçının da dediği gibi:
-Dünya ayna, çal çal oyna!!!
Ne kadar kolay söylenecek bir söz gibi geliyor ama kazın ayağı öyle değil işte.Tam 2 yıl gibi uzun bir süre beraber olduğum sevdiceğimin bir gün gelip: “İlişkimiz tıkandı,artık yürümüyor,çok denedim ama olmadı vs vs…” gibi laflar edip 2 gün sonra pis sakallı, yakası böğrü açık gömlek giyen, ve ayağından parmak arası terliği eksik etmeyen bir herifle beraber olduğunu görünce bunun ne kadar da zor söylenecek bir kelime olduğunu anlarsınız.
Artık yapacak hiçbir şeyimin olmadığını düşünüp her akşam üstü deniz kenarında bir banka oturup gelip geçen çiftlere içimden okkalı bir küfür savurur oldum.Sonra o da kesmedi kız arkadaşlarımın telefonlarını özelden arayıp kendisinden çok hoşlandığımı çıkmak istediğimi filan söyleyip yüzüne kapattığım oldu.Bir iki kızın sesimi çıkarıp beni erkek arkadaşlarına dövdürmesi de ayrı bir konu tabii…
Ama ne yaparsam yapayım terk edilmişliğin o pis acısını içimden atamıyordum.Ta ki İhtiyar balıkçı Yunus Abi’yle tanışana kadar.
-Balık lazım mı yiğenim?
Diyerek benim bütün beklentilerimi boşuna çıkarmıştı.Bense gözyaşlarımın sebebini açacak bir dost, sığınacak bir balıkçı kasabası arıyordum.Gözlerim yarı dolu o ihtiyar amcaya:
-Ne balığı amca ya zaten terk edildim.
Deyiverdim.Artık göz yaşlarımı tutamıyordum.Amca yanıma oturdu elini omzuma atıp:
-Boş ver lan yenisini bulursun.Dünyada başka kız mı yok dedi
-Benim için bir tek o vardı amca.Onu geri elde edebilmek için her şeyi yaparım dedim.
-Belli ki çok dertlisin yiğenim.Gel seninle iki tek atıp dertleşelim
Diyerek beni içi küf kokan her tarafta yırtık pırtık gazete parçaları ve ağlar olan küçük kulübesine davet etti.Tutmuş olduğu balıkları kızartırken:
-Eee anlat bakalım kız güzel miydi bari? Dedi.
-Şimdi Nicole Kidman’ın esmer olduğunu düşün, biraz daha kısa ama gözler yeşil.Yan profilden de Beyonce’ye benziyor.Diyerek sevdiceğimi anlattım.O ise:
-Boş ver evlat dünya ayna çal çal oyna!diyerek acımı bir nebze olsun hafifletmeye çalışıyordu.
Yunus Abi ile tanışmamız böyle oldu.Bütün gün ona sevdiceğimden bahsettim, balıkçı ise “Dünya delikanlı olsa yuvarlak olmazdı” tarzı özlü sözlerini sıraladı.
Artık Yunus Abi’yle çok samimi ahbap olmuştuk.Onun yanındayken terk edilmenin acısını bir nebze de olsa unutuyordum.Her gittiğimde de tutmuş olduğu balıklardan kızartıyor sonra da başlıyorduk koyu bir muhabbete.Ben Galatasaraylı Yunus Abi de Fenerli olduğu için konuşmalarımızın %90 ‘ı takımlar üzerinde atışmalar şeklinde oluyordu.
-Eee evlat ne oldu barıştın mı kızla? diye sordu
-Yok abi dedim ama tekrar benim olacak başka çıkar yolu yok diyerek de ekledim.
-Birisini seviyorsan sal geri geliyorsa senindir,gelmiyorsa zaten senin olmamıştır dedi.
-Gelecek abi gelecek köpek gibi gelecek
-Ne demiş Ahmet Ümit “Aşk Köpekliktir” yani dediğin doğru kapıya çıkıyor bir yerde.
-Evet abi.
-Hem sevgi suya düşmüş bir damla gibidir.Etrafına dağılır ve herkesi içine alır.Kimseyi ayırt etmez
-Doğrusun abi.
-Peki paylaştıkça çoğalan şey nedir?
-Nedir abi?
-Sevgidir evlat sevgi.
Diye uzayan bir konuşmanın içinde buldum kendimi.Taze tutulmuş balıkları mideye indirip yine rahatlamış bir şekilde evin yolunu tuttum.
İkinci ayın sonunda yine bir akşam üstü İhtiyar Balıkçı’nın evinin yolunu tuttum.Kapıyı vurup içeri girdim.İlk defa Yunus Abi beni ayakta karşılamamıştı.Yatağında uzanmış gazete okuyordu.
-Sen mi geldin lan? Diyerek beni içeriye buyur etti.Ya bi şey sorcam benden hiç birisine bahsettin mi? Diye sordu.
-Yok Abi işin büyüsü bozulmasın diye sadece ikimizin arasında kalsın istedim bu dostluk dedim.
Gazeteyi yatağın başına fırlatıp doğruldu.
-Hani bir arkadaşın da gelse muhabbete katılsa iyi olmaz mı.Biz burada iki sapız ortamı şenlendircek bir kız arkadaşını buraya getirsen güzel olmaz mı.dedi sırıtık bir ifadeyle.
-Kusura bakma abi ama buraya çağıracak kadar samimi bir kız arkadaşım yok.
O sırıtık ifade birden kaybolmuş.Kaşlar çatılmıştı.
-Kızla da barışmadın di mi lan?
-Yok be abi onlar evleniyormuş herhalde.Evlilik kutsaldır artık dünya ahret bacım olur kendisi.
Yatakta oturan o 60-65 yaşlarında ihtiyar adam birden ayağa fırladı:
-E be yavşak!E be şerefsiz!Ne diyeyim ben sana şimdi!Kız arkadaşınla barıştırayım sonra sen kız arkadaşını benimle tanıştır,sonra o da beni kendi bir arkadaşıyla tanıştırır da iş olur diye bekledim olmadı!Her gün Şok Gazetesi okuyan ben gittim kitap alıp okumaya başladım.Sonra baktım sen malsın, senden bir halt olmaz bari bunun normal kız arkadaşları falan vardır belki onları getirir de buradan iş çıkar diye suyuna gidip durdum.Her gün gelip balıkları mideye indirip gittin.Şerefsiz!!Bir yardımım dokunsun şu adama demedin.Çık git lan evimden haram zıkkım olsun yedirdiğim balıklar!!!
diyerek enseme bir tokat patlatıp beni o küf kokulu kulübesinden def etti.
Şaşırmıştım…
Ama yapacak bir şey yoktu.İhtiyar balıkçının da dediği gibi:
-Dünya ayna, çal çal oyna!!!
1 yorum:
Yorum Gönder