7 Mayıs 2008 Çarşamba

ÖLÜRSEM YAZIKTIR

Bir meyhane...Meyhanede yaşlıca bir kadın ve karşısında orta yaşlarını sürmekte olan bir adam.İkisi de Alman ve Türkiye'deler.Kadın kızının cenazesi için gelmiş...Adam babasının kapatmasının cenazesi için gelmiş...Kadının ölen kızı, hapisaneye düşmüş kız arkadaşını kurtarmak için Türkiye'ye gelmiş.Ölen kızın sevgilisinin annesi ise adamın babasının, ölen kapatması.Adam da kızı aramak için Türkiye'de kalmış.


İkisi de karşılıklı rakı içiyorlar...


Ve fonda Sezen Aksu'nun sesinde:


"Ölürsem yazıktır" şarkısı çalıyor.


Böyle ironik bir film Yaşamın Kıyısında.Tesadüf mü kader mi karar vermediğimiz bir sürü olayların birbirine geçmesi üzerine kurulmuş.Ama filmi izlerken hiç bir karmaşıklık hissi duyulmuyor.Her şey çok normalmiş gibi seyrinde ilerliyor.Aynı içinde milyon karmaşan ve karışıklığın yaşandığı "hayatımız" gibi.Zaman akıp gidiyor ve elimizde dünden hatıra hiç bir şey kalmıyor.


Kadın kızının sevgilisi olan kızı hapisten çıkarıyor.


Adam da babasını affetmek için memleketine gidiyor.


Kız ve kadın eskiden ölen kapatmanın resminin asılı olduğu kitapçıya giriyor.Ama adam kızgınlık anında resmi yırttığı için kız annesinin varlığına (veya yokluğuna) şahit olamıyor.Kitapçıdan çıkarlarken kamera sanki dalga geçermiş gibi eskiden resmin olduğu boşluğu gösteriyor.



Adam da babasını bulup denizden gelmesini bekliyor.Bir umut gelmesini beklerken jenerik akmaya başlıyor.Biz de "yaşamın kıyısında" oturup jenerikle birlikte motor sesini duymayı bekliyoruz...

Hiç yorum yok: