19 Kasım 2008 Çarşamba
GÜNAYDIN ÇOCUKLAR
13 Kasım 2008 Perşembe
Yandım Kız Blogları Elinden!
(jANLARIMMMM YAAAA:)))))
12 Kasım 2008 Çarşamba
Bee Boc Değiliz
Başlığı yinelemekte fayda görüyorum.Maalesef Bee Boc değilim ve siz de değilsiniz anlayın artık!
1 Kasım 2008 Cumartesi
Sarı Saçlı Sarı Dişli Yar
İşte çokluk,azlık nerde çokluk hani nerde diye düşüncelerle aklıma şöyle bir düşünce geldi:
“Belki Allah dünya üzerinde çok bulunan şeyleri çok değerli olduğu için yarattı.Yani o kadar değerli bir şey ki herkes yararlansın.Belki de ne biliyorsunuz saksağanlar “Allah’ın sevdiği kul(ş)’tur.Belki ne kadar çok olduğu onun ne kadar değerli olduğunun göstergesidir.
Buradan varılan sonuç şudur:Toplumsal şartlanma.Önyargıyla yaklaşım gibi bir şeyler.Ki benim de en nefret ettiğim şeydir bu.Mesela güzellik olayı ele alsak.Kadının biri Barbie bebeklere benzeyeyim diye 100 küsür ameliyat olmuş.Peki olmuş mu?Bence eski hali daha hoş.Ama nedir bizim küçük kızlara aşıladığımız şey.”BEBEK- BARBİE-GÜZEL-ZAYIF-DEMEK Kİ BEN DE BENZEMEK BARBİE Kİ-OLAYIM GÜZEL-SELAM BEN TARZAN BU DA SÖZLÜM CEYN”Tarzan mantığı işte başka bi şey değil(Bu mantıkla Ceyn’i götrüyo ama Çita’m sağolsun).
Bu güzellik konusunda lisedeki hocamın sözü aklımdan hiç çıkmaz “Güzellik görecelidir!” Yok sadece bu değil bi de “Mesela Afrika’daki kadınlar timsaha benzemeye çalışırlar, onların önündeki güzellik timsali de odur” demişti.İşte bu kadar.Başka söylenecek söz var mı.Ya da timsaha benzemek için 100 ameliyat yaptıracak bi babayürek.
İşte bu düşüncelere dalmamın sebebi tramvayda sarı saçlı bir kız görüp, güldüğü zaman saçlarıyla aynı renkteki dişlerini görmem.Ve gayriihtiyari olarak. “Yuh be dişlere bak insan bi fırçalar” diye ayıca bir düşünceye gark olmam.Ama sonra sağlim kafayla düşünüp, “nasıl ki insanlar kıyafetine göre ayakkabı seçiyor bu hanım kızımız da dişini saçına göre sarartmış olamaz mı” gibi belki de en son akla gelebilecek şeyi düşünüp “niye olmasın ki lan?” diye iç geçirmem.Hakikaten niye olmasın?Niye kimse timsaha benzemek istemesin, niye kendini kediye benzeten adama “salak lan bu” diyelim.Barbie’ye benzemek çok mu akıllıca yani.
Sonuç olarak diyorum ki “Kahrolsun önyargı, yaşasın bağımsız yargı!" Ergenekon’da ne oluyo lan bu aralar?
Dipnot: Bu yazının ana fikri düşüncenin kontrol edilmezse sizi istemediğiniz farklı sularda yüzdürebileceğiydi.Peki bu iyi bi şey mi?Her şeyin giriş gelişme ve sonucu mu olmalı.Sanki hayatta her istediğimizin sonucunu alıyormuşuz gibi…
FRANSIZLAR HAKKINDA
Geldim
Deldim
Seldim
Beldim
Gibi ne kadar da kulağa hoş geliyor değil mi.Peki başına bi şeyler kondursak mesela
Ah yar ah koşarak sana geldim
Evet tahmin ettiğin gibi dağları deldim
Önüme çıkanları silip süpüren bir seldim
Kazma veya çapa değildim yar bildiğin sade bir beldim
Bel diye bir alet var di mi Ben öyle hatırlıyorum.Ama eğer yoksa vay benim halime.Sadece kafiye için şiir yazan bir şair olurdum o zaman.Yazdıklarımın hiçbir içeriği olmadan aklına ne geliyorsa yazan basit bir adam.
Aklına gelenleri yazan adam basit oluyor.Ama susan adama karşı saygıda kusur etmeyiz.Kim bilir içinde ne fırtanalar taşıyordur.Neler biliyordur da bizimle paylaşmama cimriliğindedir.Ne demekse o.Susan adam iyidir.Konuşan adam kaka susan adam cici.Niye?Susan adamdan zarar gelmez.Susan adam seni dinler.Susan adam sana karşı gelmez.Susan adam sen saçma sapan akla hayale gelmeyecek basitlikte bi şey söylesen sustuğu için seni onaylamış olur.Böylece ne olur.Senin egon şişip durur.Sen hala kendini üstün insan statüsünde görürsün.Susan adamlar sayesinde anca kendini tatmin edersin.Ama bir de kaka konuşan adam karşına çıktı mı o zaman kötü.O da konuşuyo çünkü.O da iki kelimeyi bir araya bir araya getirecek zekaya sahip.Aman Allahım ya benden daha zekiyse.Ya benim salaklıklarımı ortaya çıkarırsa…Susan adam nerdesin.Canım arkadaşım Bir tanem sen benim her şeyimsin.Sensiz ben bir hiçim.Çünkü sen bir hiçsin benim gözümde.Eee kendimi 1 saydığım için seninle birlikte tamamlanmış oluyorum.Amman 2 ler benden uzak olsun.1+0 la bir şey olan birisiyim ben.1-0 olsun bizim olsun.
Fransızlar hakkında bir şey bilmeye çalışsam bana ne katacak.Dilleri çok güzel falan deyip bi şeyler anlatıyorum işte.Başka da bi şey bilmeme gerek yok.Bilmemek bazen iyi.1 lerin yanında 0 olmaktan yani…
(Patricia Kaas:Buradan bizi okuyorsa selam iletmek istiyorum...)
18 Ekim 2008 Cumartesi
17 Ekim 2008 Cuma
16 Ekim 2008 Perşembe
FENA BENZETTİM
'erkek' Özgü Namal'a FENA BENZETTİM!
O ablanın (Élodie Bouchez) şimdiki halini gördüm de
bi de bu http://www.imdb.com/name/nm0001965/
ablayı yıllar da FENA BENZETMİŞ!
12 Ekim 2008 Pazar
ŞİYİR (1)
Romantik cümleler bende bitmeyecek
Öyle bir kelime oyunu yapacağım ki
Valla hepinizin dibi düşecek
Çok acılar çekmiş bir adamım ben
Hepinize tepeden bakarım orası ayrı
Yazdığım şeylerle uzaklara dal sen
Acı çekmemiş şair prim alamaz gayrı
İşim gücüm hava atmaktır benim
Hani şairim ya acayip gizemliyim
Şiirlerimi sadece kızlar okusun isterim
Okumakla kalmasınlar icraat de beklerim
Sistemin çarkları etti beni derbeder
Bu lafları beğenmeyen beni hemen kaybeder
Genelde sevgililerim bırakır beni terk eder
Kızlar şiiri beğensin kalmaz bende hiç keder
Çok duygusal biriyim zaman zaman ağlarım
Söyleyip herkese bunu biraz prim sağlarım
Bi yerde yaram varsa sanma onu dağlarım
Epey da zekiyimdir dörtlüğü böyle bağlarım
Kızlar ne olur kaçmayan biraz yaklaşın bana
Akla hayale gelmeyecek benzetmeler yaptım ama
Sevgiye aç biriyim yazarım bunu şiirle
Bu da tutmazsa artık alıcam gitarı
İnicem sahile
-Akdeniz Akşamlarını öğren yeter
Ortam falan yaparsın)
9 Ekim 2008 Perşembe
Meksika Sınırı

21 Eylül 2008 Pazar
DEDİKLERİMİZİ “MİYAVV” OLARAK ANLAYAN AMCALAR
oyun
Trivial Pursuit (R) Bring on the 90s Test your 90's knowledge in this special version of the popular trivia game. |
14 Eylül 2008 Pazar
Keskin Abi Sizin İçin Geziyor
HİÇBİR MACERACI RUHA SAHİPOLMAYAN KESKİN ABİ'NİN
MACERALARI NO:3
Keskin Neişvabur
Selamlar çok değerli ve saygıdeğer okuyucularım.Sırf siz boşuna gidip yorulmayın, para harcamayın diye sizin için gezip duruyorum.Ama bana zul olan bu gezilerden sonra bir teşekkür mesajı, bir tebrik telefonu alıyor muyum?Maalesef koca bir "HAYIR".Varsa yoksa "Keskin Abi nerdesin?" "Nereye gittin gözükmüyorsun?" "Kocaman kocaman öpüorum MUCUKSS!!" gibi ahlaki ve gayriahlaki mesajlar.Bir yazar olarak zaten zaman zaman yaratım sıkıntıları çekip duruyorum,bir de siz beni kızdırıp beni iyice yormayın.
Neyse efendim yine bir yere gittim işte.Okuyun bakalım.
MALEZYA
Gittiğim yerleri sizlerle paylaşmadan önce.Malezya ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
"Türkiye, Malezya olur mu?" ,"Malezyalılaştıramadıklarımızdanmıyız?" gibi tartışmalar yapıp durduk geçen yıl.Bir çok uyanık yazar da "Hadi bakalım gidip bir bi bakayım acaba oluyor muyuz?" diye gittiler, bir güzel de gezdiler.Benim anlayamadığım bir şey var şimdi.Acaba Türkiye Malezya olacaksa sadece geçen yıl bir hafta içinde mi olacaktı?O, Malezya olmak için özel bir zaman mıydı da şimdi kimse bu konuyu konuşmuyor?Şimdi istesek Malezya olamaz mıyız?
İşte bu gibi düşüncelerle ben de benim ne eksiğim var diyerekten düştüm Malezya yollarına bakalım oluyor muyuz,yoksa geçti mi o zamanlar?
Petronas Kuleleri
Başkent Kuala Lumpur'a geldik.Nereye baksam bu iki çirkin yapı gözüme ilişir oldu.Yazmayacaktım ama dayanamdım.Yazmayacaktım çünkü tek özelliği büyüklük olan bir şeyi yazıp sayfamı meşgul etmek istemem.Yapı üstüne yapı kondurarak övünmek de ne oluyormuş anlayamadım.O zaman bizimde kaçak kat çıkan gecekonduculara kızmamamız gerekir.Upuzun şekilsiz bir bina.Sırf şekil olsun diye yapılmış.Ülkeye hiç bir yararı da yok.Yer kaplamaktan başka tabi.Malezya da herhalde doğal bir güzellik yok ki böyle el yapımı ucubik yapılarla hava atıyorlar diye düşünmemek elde değil.
Malezya Çayı
"Doğal güzelllik yok didiydin peki bu ney Keskin ağabey?" dediğinizi duyar gibi olmadığımı sanmayın sakın sevgili cahil okuyucu!Bu mudur doğal güzellikten anladığınız diye sorarım size.Bunlar efendim çay bahçesiymiş.Yani bizim Rize'de hiiç olmayan şey (!)Bir de utanmadan yeşil alanı betonlaştırmış çevrecinin daniskaları.Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama, her taraf toz duman,çok sağlıksız bir ortam burası.Sonra Türkiye'ye gelince "Aa Malezya Çayı ne güzel!" der içersiniz bu zıkkım zehirleri.Acıdım size ve Malezya halkına şimdi.
Nem Adası Toplu Konutları
Yav hakikaten buranın adının neden MALezya olduğunu burayı görünce daha iyi anladım.Bu nedir şimdi?Denizin ortasına toplu konut inşa etmişsin.Bunun rutubeti olur,tahtaları çürür,balinası köpekbalığı çarpar hiç mi aklına gelmedi bu.Kara sana dar mı geldi ey Malezyalı arkadaş?Hadi onu geçtim bir büyük dalga gelip yerle bir etse evleri hiç mi üzülmeyeceksin verdiğin paralara?Tsunami oluyor evleriniz su altında kalıyor,sonra sizin derdiniz bizim başbakanla Aydın Doğan'ı geriyor.Yapmayın etmeyin,bari bizi düşünün!
Tramvay
Sevgili okuyucu inanmazsınız ama Malezyalılar Müslümanmış.Bunu da bu camiyi görünce anladım.Aslında ilk başta anlayamadım sordum bu nedir diye, "cami" cevabını alınca anladım.Bu nasıl camidir böyle ya?Minaresi desen yok,küçük küçük minarecikler var.Kubbesi desen maaşallah 1001 gece masallarındaki saraylarınkine benziyor.Hiç mi bizim camileri görmemişler acaba?.Malezya olursak böyle camiler mi olacak Türkiye'de?Çok korkuyorum çook.
Formula 1
Burda bir de anlam veremediğim bir araba yarışı varmış.Formula 1 diye.Arabalar bir pistte dönüp duruyorlar.Hem de 1 kez de değil 50 -55 kere falan.1 kez parkuru tamamladın yarışı bitir, 50 kez aptal gibi dönmenin ne gereği var ki.?Bayağı da bir kalabalık var.Tezarruat falan yapıyorlar.Sanki arabaların içindekiler duyuyor sizi?2 kez baktım arabalara sıkıldım.Dikkatimi şu kızlara verdim."Acaba siz olur muyuz?" dedim, salak salak sırıtıp durdular yüzüme.Güzel kızlardı, orası ayrı tabi :)
Böylece bir gezi de burda nihayete ermiş bulundu.Malezyalıların hiç biri "Acaba Türkiye biz olacak mı?" diye endişe duymuyorlardı.Kendi hallerinde yaşayıp duruyorlar işte.Ama bana sorarsanız Malezya olmayalım,belki daha güzel ülkeler vardır değil mi?
He, bu arada Malezya'ya gidelim mi diye soruyorsanız."Hıh güldürmeyin beni yav" derim.Böyle çarpık bir ülkede ne işiniz var?Oturun oturduğunuz yerde!Her gezi sonrası dediğim gibi:Sizin gezmenize gerek yok, Keskin Abiniz size yeter..!
10 Eylül 2008 Çarşamba
ŞOK ŞOK ŞOK!
Ayağına giydin kundura
Yapma dedim o kadar sana
Şekilsiz yapacak ayağını
Eciş bücüş olacak her yanı
Güzel durduğunu sanma sakın
Üzülmeyesin diye sustu arkadaşların
Lazımdır ayağına yeni modeli ADİDASLARIN
Yorum köşesine isminizi yazın!
Ben de şiirinizi
Hem de hiç bir ücret ödemeden....
BAŞLIĞI YAZININ İÇİNDE GİZLİ
İşte eğitim sistemimiz bu!İnsanlara olduğundan daha fazla değer yüklememizi öğretiyorlar.Kitapları yazanların fikirlerini düşünmeden tartmadan öğrenciye empoze etmeye çalışıyorlar.Böylece fikir üretmeyen, olaylar karşısında tavrını koyamayan, üretemeyen,düşünemeyen bir gençlik yetişiyor!
“Kendini niye bu kadar ezikliyorsun (eziklemek ne yav??) kardeşim?” demeyin lütfen.Ben de her yazar gibi sevilmek istiyorum suç mu?Ben süpersonik bir insanım her şey hakkında acayip radikal ve de kimi zaman geçerli olan fikirlere sahibim ve bunları çok rahat bir biçimce açıklamakta hiçbir çekince görmüyorum desem burayı okuyan okuyucu bana karşı sempati besler mi.Dese dese “Ne kadar ukala bir adammış.Hıh!!” der.Ama kendimi yerin dibine sokan ne kadar da aciz bir adam olduğumu gösteren yazılar yazınca.Ya içten içe “Aynı ben ya!” der.Ama “içten içe” altını çizmek lazım(Ki çizdim zaten).Ya da “Oh ne kadar da “şey” (neyyy?) birisiymiş.Allah’ıma bin şükür ki ben bunun gibi değilim.” der.Ben de “itilmiş”, “hayatın bir yere savurduğu” “mazlum” “aşktan yana dertli” yazarlardan olmak istiyorum işte.Çok şey mi istiyorum.
Aslında düşündüklerini diline dökememek konusu kafa yoruyorum çoğu zaman.Sonra da “Niye bu kadar kafa yoruyorum ki lan açayım “Var mısın yok musun” u beynimi yormayayım diyorum(bknz: buradaki eski bir yazım.Hatta daha açık bakınız “Bora Öztoprak klibinin altındaki yazı).Sonra da dil yerine kağıda dökeyim diyorum.Söz uçar yazı kalır diye kendimi avutuyorum.Çünkü ben hayatın sillesini yemiş,ne yöne gideceği belli olmayan sonbaharda dökülen yapraklar gibi savrulan, gariban,sevgi yüzü “töbe” görmemiş, bütün sevgilileri tarafından feci bir biçimde aldatılmış, yerin dibine sokulmuş sevgi pıtırcığı bir insanım.Ne yapayım fıtratım böyle!
Yazıyı güzelce okudunuz ve içindeki gizli başlığı bulamadınız diye üzülmeyin.Çünkü öyle bir şey yok.Hayatta en sevmediğim şey önyargıdır.Başlığı okuyup bir beklentiye girersiniz sonra bu beklentiniz gerçekleşmezse ne yazık ki suçu kendinizde değil yazıyı yazandan bulursunuz.O yüzden hiçbir şeyin kabını görüp ona önyargı ile yaklaşmamanızı tavsiye ederim.Elmanın vitamini kabuğunda olabilir ama tatlı yeri kabuğunun altında kısımdır.İşte bir şeye yaklaşırken içinin içeriğinin ne olduğunu bilmeden yorum yapmayın.Ama illa ki bir başlık istiyorsanız başlık şey olsun hmmm….Heh buldum:
BEYNİMDEKİ BULUT
15 Ağustos 2008 Cuma
KISA KISSALAR No:1
14 Ağustos 2008 Perşembe
AL PABUÇLARINI VE GİT! - Zafer Peker
Sevgilinizden ayrılmak isteyip de ayrılamıyor musunuz?
BÜYÜK HİZMET!!
Ona bu şarkıyı dinletin ve kolay kolay ayrılın...
Ama bu şarkıdan sonra işler ters teper, iyice birleşirseniz orasına karışmam :)
6 Ağustos 2008 Çarşamba
KİM DAHA KOMİK?

-Merhaba efendim kızsınız değil mi?
-Aa o ne biçim soru be sapık şey!
-Bunu evet olarak algılayarak bir soru sormak istiyorum size.
-Buyrun zor olmasın ama ehi ehi hi…
-Nasıl erkeklerden hoşlanıyorsunuz?
-Hmm dürüst olmalı ilk olarak çok önemli bu. Sonracığıma yalan söylememeli…
-Kim öğretti bu lafları size hepiniz aynı şeyi söylüyorsunuz?
-Efendim..?
-Neyse önemli değil.Sizi güldüren erkeklerden hoşlanır mısınız mesela?
-Yaaaani!Yanımda put gibi oturacak değil ya neşeli olsun.Her ortama uysun.Adam gibi adam olsu…
-Tamam sus!Görüyorsunuz efendim ortalama bir kıza gittik sorduk ve beklenen cevabı aldık doğal olarak
-Aa sensin ortalama ne biçim konuşuyorsun sen manyak!

-Hanım kıçımdaki kazığa bak!
-Ne girdi lan kıççına?
-Hökümet yine zam yapmış aha bu da onun kazığı
İZLEYİCİ:AHA AHA HA! Adamın kıçına kazık girmiş ne kadar komik! Ve ek olarak AHA AHA HA! Adam ve kadın şiveli konuşuyor.
1 YIL SONRA…
-Uyy henimciğum haçan kiçime bir baksan deyiyorum..!
-Uyy da haçan ne girdu kiçina?
-Hükümet yine zam yapmuş da.(ZOOORT…!) Ula gaz kaçırmaya bile korkiyurum haçan hükümet doğalgaza zam yapmuş daa!
İZLEYİCİ:AHA AHA HA! Adamın kıçına kazık girmiş.Ek 1 AHA AHA HA!: Adam osurdu! EK 2 AHA AHA HA!: Adam ve kadın şiveli konuşuyor(Hem de laz şivesi!İşte buna ben bir kez daha gülerim AHA AHA HA!!!...)
Evet sevgili okuyucular derseniz ki Nuri, sen bunlara gülmüyor muydun? Gülüyordum efendim ne yapabilirdim başka bir alternatif yoktu ki.Alternatif deyince aklıma geldi.Bazı durumlarda komik olmasa bile gülmekten başka alternatifimizin olmadığı durumları hepimiz yaşamışızdır.Ya komikliği yapan adamın statüsü bizden daha yüksektedir.Ya da karşımızdakini kırmak istemeyiz.Bilmeyiz ki biz böyle yalandan gülerek adama iyilik değil kötülük yapmaktayız.Bu karşımızdakini mizah yaşamında derin bir yara açacak ve kendini komik görmeye devam edip bu tip salak saçma espriler yapacaktır.

-Nasrettin Hoca da “Eee “ demiş “Böyle başa böyle taraak!” (Gözüyle etrafı süzme)
-Eeee? Bu kadar mı?
-Evet.Komik değil miydi? (Yaşam enerjisi yavaş yavaş sıfırlanıyor)
-He he he güzeldi evet.Demek böyle başa böyle tarak demiş.İlahi Hoca komik adammış rahmetli.Allah rahmet eylesin.Yattığı yer nurla dolsun.(Konuşmayı uzatarak anlamaya çalışmak.Anlamamak ve konuyu değiştirmeye çalışmak)Akşehirli di mi hoca?
(Başka biri)-Üfff iyreençti bi daha fıkra anlatma bence!
-Ya tam anlatamadım.Ama bizim bir Muzaffer Abi var o daha bi değişik anlatıyor.Bir de ondan duy sen yerlere yatarsın gülmekten.Daha ne fıkralar var onda bir bilsen.Böyle komik komik anlatır o.Bir tanedir bizim Muzaffer Abi.(Knock out!Kendinin bitirip elin Muzafferini göklere çıkarmak bi de utanmadan bundan da prim elde edeceğini ummak)


-AAAAAaaaaah….!!!1
-Puhahahah adam düştü la (yanındakini dürtmek) ne acayip la hahaah.
-Evet 7. Kattan
Iyyy iyreeçti değil mi.Neyse buna laf söylemiyeyim ayıp olmasın.Bence kendine çok gülünmesini istiyorsan çok da popüler olmasın.Yani etrafında bolca yalaka olmalı.Sana ne kadar gülünüyorsa o kadar da havan olur ortamda.Saray soytarılarına da gülünür ama sarayda ne kadar havası vardı orası meçhul.Tabi Woody Allen değilseniz(bknz: Everything You Always Wanted to Know About Sex*But Were Afraid To Ask fimi)
Evet sevgili okuyucular.Bir programda herhalde son bulmak üzeredir şimdi diye düşünüyorum.Aslında belirtmek istediğim çok şey vardı kafamda ama canlı yayının cilvesi unutuyor insan.Bu arada ben komiklik ile ilgili konuşurken bu satırların yazarı da komiklik yapmaya çalışmakta.Bu nasıl iştir anlayamadım.O yüzden de size sormak durumundayım?
Kim daha komik?
1 Ağustos 2008 Cuma
Sevgili Günlük
28 Temmuz 2008 Pazartesi
YAZARIN ÇİLESİ
Geldin…
Ama maalesef erken geldin
Evde olmadığımı nerden bilebilirdin?”
-Kim yazmış bunu?” oldu.”Ben” deyince ikinci tepkisi:
-Aa bana mı yazdın yoksa?olunca doğal olarak duraksadım biraz.Ne Nurşen’in bir yerden gelişi vardı ne de benim evde olmayışım.Ne de Nurşen’le yaşadığımız böyle tutkulu, uğruna yukarıda yazılabilecek cinsten bir yazı yazdıran bir aşkımız vardı.Kendisine yazsam yazsam (Ki sonradan da yazdım!) şöyle bir şiir yazabilirdim:
Uğrunda ölebilirim
Rüya gibi bir şeysin
Şenlendi yine yüreğim
Ezelden beridir söylerim
Nurşen’im canım benim!
-Ya sana değil de genel bir şey, işte kim üstüne alınırsa, o zamanki duygularımı yansıtan bir yazı, kem… küm… diye ağzımın içinde geveleyip durdum.Karşımdakinin hem kalbini kırmamak hem de yazıyı beğenmesini beni takdir edip göklere çıkarmasını,senden başka yazar tanımam artık demesini falan istedim bunu diyerek. Ama sonradan keşke “Sana yazdım” deseydim diye düşünmedim değil.
Benim kem…’leyip küm…’lememle birlikte Nurşen’in yüzü birden düştü:
-Hmmm ben de bana yazdın sandım.Kime yazdın peki? Diye sordu
Hoppala bu nasıl soruydu şimdi?
-Kimseye yazmadım canım.Bu bir yazıdır.Sadece aklımda olan şeyleri yazıya aktarıyorum.Yani kimseye yazmak zorunda değilim.Bu evrensel bir nitelik taşıyor yani. Diyerek başta söylemek istediğim şeyleri biraz daha toparladım:
-Tamam anlıyorum da mesela bana da özel bir şey yazamaz mısın? dedi.
-Yazarım tabi niye yazmayacakmışım dedim gülümseyerek (*Bakınız: yukarıdaki şiir)
-Nasıl ne anlatmak? İlla bir şey anlatmak mı gerekir yazıda.
-E gerekir yani böyle boş boş şeyler yazarsan ne gibi katkısı olabilir ki okuyana?
-Okuyana bir şey katmak gibi bir niyetim yok ki!
-O zaman madem bir amacın yok yazmayacaksın.Amacın yoksa niye yazarsın bilmem.Sadece boş bir uğraş olur senin için.Diye de ekledi.
Bunları söyleyen arkadaşım İrfan da şiir yazardı.Şiirleri ise genelde şöyle olurdu:
Başkasının sildiği yere burnumu silmem ben…”
Sana el uzatanın ellerini keserim…”
-Ülkede neler oluyor,dış mihraklar ülkemizi bölmeye uğraşıyorken böyle gündelik işlerle uğraşırsan hiçbir şey olmaz senden diyerek bir eklemede daha bulundu.
Ben ise o bunları söylerken yerin dibine girmiş bir vaziyetteydim.Kendimi sorgulamaya başlar olmuştum.Sadece kendimin yaşadığı açmazlar hakkında kafa yorarsam o zaman ülkeme ne gibi bir katkı sağlarım ki diye düşünmeye başladım.Ve bu düşüncelerimin ilk meyvesini bir gün sonra yazdığım “Ülke Elden Gidiyor” adlı yazıyla verdim.
Rauf Özdil mahlasıyla yazdığım toplam 48 satır ve 48 cümleden oluşan yazının sonu şöyle bitiyordu:
Limanlar satıldı ...
Fabrikalar satılıdı ...
Ülke satılıyor ,uyuma artık, ülke!
İnşallah biz de satılmayız, bu anasını sattığımın dünyasında!”
-Çok dilbilgisi hatası var sonunu da bağlayamamışsın.Pek beğenmedim” dedi.
-Adını İrfan yapmışsın sağ ol.Ama benim adım var diye değil hakikaten güzel yazı olmuş.Bazı şeylerin farkına varmışsın.Her açıdan dört dörtlük bir yazı olmuş.Mesajı da gayet açık ve anlamlı” dedi İrfan.Sanki destanı yazan kendisiymiş gibi mağrur bir ifadeyle.
Ben ise mesajı “Amerikalıları öldüren İrfan Paşa’nın ne kadar güçlü bir adam olduğunu göstermek” olan yazıyı düşünüyordum.
-“Ulan” dedim kendi kendime.”Senin edebiyatçılığın da buraya kadarmış be şair!”
-Eee dedim nasıl buldun yazıyı?
-İyiydi, dedi gayet sönük bir ifadeyle.
Sonra birden canlandı, gözlerinin içi parladı:
-Ya bi şey sorcam Nurşen ben miyim yoksa?
-He! dedim. Sensin...
19 Temmuz 2008 Cumartesi
Kenan Dimler'le Sohbet

-İşte bunu anlamıyorum bir türlü
-Nasıl neden?Kibarlık olsun diye karşındakinin halini hatrını soruyorsun.Bunda anlayamayacak ne var?
-Yani karşındakinin nasıl olduğu senin için çok mu önemli?
-Yani.Bir derdi olabilir ne bileyim bir sıkıntısı olabilir...
-Peki bir sıkıntısı derdi varsa sen bu soruyo sorduğunda "Çok sıkıntılıyım" mı der karşındakiler?
-Demezler herhalde.Belki de sıkıntısını karşısındakiyle ilk olarak paylaşma taraftarı olmayabilir.
-Yani ne der karşındaki sen ona o soruyu sorduğunda
-İyiyim der herhalde.Her insanın dediği gibi elbette.
-Ama sen ona nasıl olduğunu sormuştun ve o da sana cevap olarak iyiyim dedi değil mi?
-Evet
-Sen diyorsun ki belki de bir derdi vardır hemen paylaşmak istemez bu derdiyle beni sıkmak istemez.O zaman niye soruyu sorduğunda sana iyiyim diye cevap verir?
-Belkide derdini hemen söylemez.Konuştukça derdini açar.Ne bileyim?
-O zaman sana ilk başta yalan söylemiş olur,öyle mi?
-Yalan söylemek demeyelim istersen.Yani bir düşünsene.Sen birisinin yanına gidiyorsun "naber" diyorsun.O da "Sorma çok kötüyüm, çok fenayım..." diyor.Olabilir mi böyle birşey?
-Çok kötü çok fena ise söylemesi lazım.
16 Temmuz 2008 Çarşamba
İHTİYAR BALIKÇI
Ne kadar kolay söylenecek bir söz gibi geliyor ama kazın ayağı öyle değil işte.Tam 2 yıl gibi uzun bir süre beraber olduğum sevdiceğimin bir gün gelip: “İlişkimiz tıkandı,artık yürümüyor,çok denedim ama olmadı vs vs…” gibi laflar edip 2 gün sonra pis sakallı, yakası böğrü açık gömlek giyen, ve ayağından parmak arası terliği eksik etmeyen bir herifle beraber olduğunu görünce bunun ne kadar da zor söylenecek bir kelime olduğunu anlarsınız.
Artık yapacak hiçbir şeyimin olmadığını düşünüp her akşam üstü deniz kenarında bir banka oturup gelip geçen çiftlere içimden okkalı bir küfür savurur oldum.Sonra o da kesmedi kız arkadaşlarımın telefonlarını özelden arayıp kendisinden çok hoşlandığımı çıkmak istediğimi filan söyleyip yüzüne kapattığım oldu.Bir iki kızın sesimi çıkarıp beni erkek arkadaşlarına dövdürmesi de ayrı bir konu tabii…
Ama ne yaparsam yapayım terk edilmişliğin o pis acısını içimden atamıyordum.Ta ki İhtiyar balıkçı Yunus Abi’yle tanışana kadar.
-Balık lazım mı yiğenim?
Diyerek benim bütün beklentilerimi boşuna çıkarmıştı.Bense gözyaşlarımın sebebini açacak bir dost, sığınacak bir balıkçı kasabası arıyordum.Gözlerim yarı dolu o ihtiyar amcaya:
-Ne balığı amca ya zaten terk edildim.
Deyiverdim.Artık göz yaşlarımı tutamıyordum.Amca yanıma oturdu elini omzuma atıp:
-Boş ver lan yenisini bulursun.Dünyada başka kız mı yok dedi
-Benim için bir tek o vardı amca.Onu geri elde edebilmek için her şeyi yaparım dedim.
-Belli ki çok dertlisin yiğenim.Gel seninle iki tek atıp dertleşelim
Diyerek beni içi küf kokan her tarafta yırtık pırtık gazete parçaları ve ağlar olan küçük kulübesine davet etti.Tutmuş olduğu balıkları kızartırken:
-Eee anlat bakalım kız güzel miydi bari? Dedi.
-Şimdi Nicole Kidman’ın esmer olduğunu düşün, biraz daha kısa ama gözler yeşil.Yan profilden de Beyonce’ye benziyor.Diyerek sevdiceğimi anlattım.O ise:
-Boş ver evlat dünya ayna çal çal oyna!diyerek acımı bir nebze olsun hafifletmeye çalışıyordu.
Yunus Abi ile tanışmamız böyle oldu.Bütün gün ona sevdiceğimden bahsettim, balıkçı ise “Dünya delikanlı olsa yuvarlak olmazdı” tarzı özlü sözlerini sıraladı.
Artık Yunus Abi’yle çok samimi ahbap olmuştuk.Onun yanındayken terk edilmenin acısını bir nebze de olsa unutuyordum.Her gittiğimde de tutmuş olduğu balıklardan kızartıyor sonra da başlıyorduk koyu bir muhabbete.Ben Galatasaraylı Yunus Abi de Fenerli olduğu için konuşmalarımızın %90 ‘ı takımlar üzerinde atışmalar şeklinde oluyordu.
-Eee evlat ne oldu barıştın mı kızla? diye sordu
-Yok abi dedim ama tekrar benim olacak başka çıkar yolu yok diyerek de ekledim.
-Birisini seviyorsan sal geri geliyorsa senindir,gelmiyorsa zaten senin olmamıştır dedi.
-Gelecek abi gelecek köpek gibi gelecek
-Ne demiş Ahmet Ümit “Aşk Köpekliktir” yani dediğin doğru kapıya çıkıyor bir yerde.
-Evet abi.
-Hem sevgi suya düşmüş bir damla gibidir.Etrafına dağılır ve herkesi içine alır.Kimseyi ayırt etmez
-Doğrusun abi.
-Peki paylaştıkça çoğalan şey nedir?
-Nedir abi?
-Sevgidir evlat sevgi.
Diye uzayan bir konuşmanın içinde buldum kendimi.Taze tutulmuş balıkları mideye indirip yine rahatlamış bir şekilde evin yolunu tuttum.
İkinci ayın sonunda yine bir akşam üstü İhtiyar Balıkçı’nın evinin yolunu tuttum.Kapıyı vurup içeri girdim.İlk defa Yunus Abi beni ayakta karşılamamıştı.Yatağında uzanmış gazete okuyordu.
-Sen mi geldin lan? Diyerek beni içeriye buyur etti.Ya bi şey sorcam benden hiç birisine bahsettin mi? Diye sordu.
-Yok Abi işin büyüsü bozulmasın diye sadece ikimizin arasında kalsın istedim bu dostluk dedim.
Gazeteyi yatağın başına fırlatıp doğruldu.
-Hani bir arkadaşın da gelse muhabbete katılsa iyi olmaz mı.Biz burada iki sapız ortamı şenlendircek bir kız arkadaşını buraya getirsen güzel olmaz mı.dedi sırıtık bir ifadeyle.
-Kusura bakma abi ama buraya çağıracak kadar samimi bir kız arkadaşım yok.
O sırıtık ifade birden kaybolmuş.Kaşlar çatılmıştı.
-Kızla da barışmadın di mi lan?
-Yok be abi onlar evleniyormuş herhalde.Evlilik kutsaldır artık dünya ahret bacım olur kendisi.
Yatakta oturan o 60-65 yaşlarında ihtiyar adam birden ayağa fırladı:
-E be yavşak!E be şerefsiz!Ne diyeyim ben sana şimdi!Kız arkadaşınla barıştırayım sonra sen kız arkadaşını benimle tanıştır,sonra o da beni kendi bir arkadaşıyla tanıştırır da iş olur diye bekledim olmadı!Her gün Şok Gazetesi okuyan ben gittim kitap alıp okumaya başladım.Sonra baktım sen malsın, senden bir halt olmaz bari bunun normal kız arkadaşları falan vardır belki onları getirir de buradan iş çıkar diye suyuna gidip durdum.Her gün gelip balıkları mideye indirip gittin.Şerefsiz!!Bir yardımım dokunsun şu adama demedin.Çık git lan evimden haram zıkkım olsun yedirdiğim balıklar!!!
diyerek enseme bir tokat patlatıp beni o küf kokulu kulübesinden def etti.
Şaşırmıştım…
Ama yapacak bir şey yoktu.İhtiyar balıkçının da dediği gibi:
-Dünya ayna, çal çal oyna!!!